![Colin Farrell](https://www.geekdergi.com/wp-content/uploads/2021/12/Colin-Farrell.jpg)
Colin Farrell, yaklaşık otuz yıllık oyunculuk kariyeri boyunca, suikastçı rolünden, uyuşturucu bağımlısına ve ölmek üzere olan yalnız bir adama kadar her şeyi oynadı. Oyuncunun kariyeri, neredeyse tüm film türlerini kapsıyor. Onu gişe rekorları kıran filmlerde ve bağımsız yapımlarda rol alırken gördük. Ayrıca 2009 yılında In Bruges filmindeki rolüyle bir Altın Küre kazandı.
Peki perde arkasında neler var? Karizmatik İrlandalı aktör, kameralar kendisine çevrilmediğinde ne yapıyor? Farrell, kariyeri boyunca birçok fırtına atlattı. Ne var ki bunlardan yara almadan çıkmayı başardı. Bu yazıda Colin Farrell hakkında belki de hiç duymadığınız gerçekleri sıralıyoruz.
Eğer İngilizce aksanlara biraz aşinaysanız, oyuncu konuşurken aksanının farklı olduğunu fark edersiniz. Çünkü o İrlanda’dan geliyor.
Colin Farrell, Dublin’in bir banliyö bölgesi olan Castleknock’ta büyüdü. Kendisinin açıklamasıyla pek kültürlü bir ailede yetişmedi. Hatta ailesinin onu hiç tiyatroya götürmediğini söyleyerek şikayet ediyordu. İki ablası ve bir ağabeyi vardı. Ailedeki en küçük çocuktu. Babası Eamon, Shamrock Rovers FC’de oynayan profesyonel bir futbolcuydu. Amcası da aynı futbol takımındaydı. Ancak o, ailesinin Hollywood’la hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, genç yaşta film endüstrisinin büyüsüne kapılmıştı. Duvarında Marilyn Monroe’nun bir posteri asılıydı.
Colin Farrell Az Kalsın Müzik Grubuna Katılıyordu
Bir ara Farrell’ın kariyeri çok farklı bir yöne doğru gitti. İrlandalı erkek müzik grubu Boyzone için seçmelere başvurdu. Gece kulübünde eğlenirken, müzik yöneticisi Louis Walsh’ın dikkatini çekti. Walsh, İrlanda’nın en büyük erkek müzik grubunun arkasındaki isimdi. Farrell ise tam onun aradığı fiziksel görünüme sahipti. Daha sonra seçmelere kaldı. Ne var ki şarkıcılık yeteneği, oyunculuk yeteneği kadar iyi değildi.
Ayrıca Colin Farrell, oyuncu olmadan önce, ailesinin ayak izlerini takip etmek ve futbolcu olmak istiyordu. Ailesinin birçok üyesi profesyonel futbolcuydu. Ancak daha küçük bir çocukken bile futbolda da babası kadar yetenekli olmadığını farketmişti.
E.T. Filmi Oyunculuk İçin Ona İlham Verdi
Steven Spielberg’in 1982 klasiği “E.T. the Extra-Terrestrial” birçok yönden çığır açan bir filmdi. Film ekrana geldikten sonra gişe rekorları kırdı. Bilimkurguyu ana akım haline getirdi. Akademi Ödülleri ve Altın Küre’de birçok prestijli ödül kazandı. Aynı zamanda dönemin sinemaseverleri üzerinde büyük bir etkisi oldu. Buna Colin Farrell da dahildi. Verdiği bir röportajda filmi izlerken ağladığını ve çok sevdiğini söyledi. Bu film onu 2002 yılında, Steven Spielberg’le birlikte çalışmaya kadar götürecekti. Aktör, Spielberg’in çektiği Minority Report filminde bir hükümet yetkilisini canlandırmıştı.
Erken Oyunculuk Dönemleri
Dublin’deki Gaiety Oyunculuk Okulu’na devam ederken bir BBC dizisi olan Ballykissangel’de Danny Byrne olarak ilk rolünü aldı. Daha sonra The War Zone filmi ile ilk uzun metrajlı film deneyimini yaşadı. Bu film onu, daha büyük Hollywood projelerine götürdü. Minority Report (2002), Phone Booth (2002), The Recruit (2003), Daredevil (2003) ve SWAT (2003) bunlardan bazılarıydı.
Cinayetle Suçlanması
Farrell’ın canlandırdığı rollere benzer bir gerçek yaşam tecrübesi de var. Oyuncu Avustralya’dayken cinayetle suçlanmıştı. Genç yaşlarda bir cinayetin şüphelisi olarak sorgulanmak üzere karakola götürülmüştü. Bir görgü tanıdığının çizdiği resme göre katilin gür kaşları ve İrlandalı aksanı vardı. Bu tarifler Farrell’a çok benziyordu. Ama neyse ki, polislere cinayetle bir ilgisi olmadığını kanıtlamayı başardı.
Colin Farrell ve Seks Kasedi
Colin Farrell şimdiye kadar herhangi bir uzun metrajlı film yönetmedi. Ancak IMDb sayfasında, eski partneri Nicole Narain ile yarattığı seks kasetinin yönetmeni olarak gözüküyor. Oyuncu, 2000’lerin başında eski bir Playboy yıldızı ile çıkıyordu. İkilinin olduğu seks kaseti internete düşünce Farrell, videoyu annesi izlemesin diye elinden geleni yaptı. Videodaki kız arkadaşı ise kasedin özel kalmasını istediğini ve bunun kariyerine zarar verdiğini iddia etti.
Birçok Hollywood aktörü gibi, Colin Farrell da çok sayıda ünlüyle birlikte oldu. Çıktığı kadılar arasında Britney Spears, Carmen Electra, Lindsay Lohan, Lake Bell ve Angelina Jolie var.
2003 yılında o zamanki kız arkadaşı Kim Bordenave’den bir oğlu oldu. Ne yazık ki çocuk Angelman sendromu adı verilen ve sinir sistemini etkileyen nadir bir hastalıkla doğdu. 2009’da Ondine filminde birlikte rol aldığı Polonyalı aktris Alicja Bachleda-Curuś’tan ikinci oğlu dünyaya geldi. Farrell, baba olmanın oyunculuk rollerinden daha önemli ve anlamlı olduğunu, hayattaki en büyük işinin bu olduğunu söylüyor.
Elizabeth Taylor ile Yaşadığı Romantizm
Oyuncunun tüm ilişkileri içinde en ilginci Dame Elizabeth Taylor ile oldu. Tanıştıklarında Taylor 75, Farrell ise 34 yaşındaydı. İkili, Taylor’ın kalp ameliyatı geçirdiği Los Angeles’taki bir hastanede tanıştılar. Burada Farrell’in küçük oğlu Henry doğmuştu. Farrell, gecenin ikisinde Elizabeth Taylor’ı aradığını, hemşirenin telefona cevap verdiğini, eğer uyanıksa sabahlara kadar konuştuklarını söylüyor. Ona göre bu, hayatında sahip olduğu son romantik ilişkiydi.
Farrell, 2011’de Taylor’ın cenazesine katıldı ve orada bir şiir okudu. Aile üyeleri dışında cenazeye alınan nadir isimlerinden bir tanesiydi.
Colin Farrell ve Hayır İşleri
Oyuncu, Hollywood’daki kötü çocuk görüntüsüne rağmen, birçok hayırsever iş yaptı. Özellikle kendi çocuğundaki özel durum nedeniyle, engelli çocukların ailelerinin yaşadığı mücadeleye destek oldu. Ayrıca sokakta yaşayan insanları desteklemek için kurulan, Evsizler Dünya Kupası Vakfı’nın savunuculuğunu yaptı.
Farrell’in Uyuşturucu ve Alkol Bağımlılığı
Farrell, 2005 yılında ağrı kesici ilaçlara olan bağımlılığı nedeniyle bir rehabilitasyon merkezine girdi. 2018 yılında, bu sefer alkol sorunu nedeniyle aynı şeyi tekrarlamak zorunda kaldı. Aktör bu durumu, 16 yıllık alkol bağımlılığından sonra neredeyse ölüyordum, zorunlu bir yaşam değişikliği yapmak zorundaydım şeklinde açıkladı. İlaçlara ve içkiye olan bağımlılığının yanı sıra sağlam bir sigara tiryakisiydi. Ancak 30’lu yaşlarında bundan kurtulmayı başararak, sigaraya veda etti. Hatta sigarayı bırakırken tütün için bir aşk mektubu bile yazdı. Mektubunda “ilk defa tanıştığımız günü hatırlıyorum. Bana zor durumda çok yardım ettin ancak ayrılmak zorundayız” diyordu.